Estetik güzelliğe sahip binaları, kahvehane kültürü ve küçük bir ordunun geçit töreni yapabileceği büyüklükte merkezi bir meydanı olan, Adriyatik’in ucundaki bu şehre “deniz kenarındaki küçük Viyana” deniyor.
Deniz kenarında, her girdiğiniz sokağı ile sizi büyülemeyi başaran bir şehir. Sabah sokağa çıkın ve şehrin içinde gezmeye başlayarak sahil kısmına varın. Bu sırada birçok güzel bina görüp merak ederek içerisinde gireceksiniz ve oldukça etkileneceksiniz, bundan eminim diyebilirim.
İtalya’nın Slovenya sınırına en yakın şehri olduğu için de buraya gelenler Slovenya’ya da geçiş yapıyor. Ben de Slovenya seyahatim öncesi ilk buraya uğraşmıştım ve sonrasında Slovenya’nın başkenti Ljubljana’ya tren ile geçmiştim.
Şimdi gelelim birkaç tane yeme-içme önerisine, kahvehaneler arasında en bilineni Caffè Degli Specchi. Piazza Unità’da bulunan kafe oldukça keyifli. Bir diğer önerim düzenli konserlere ev sahipliği yapan, deniz kıyısındaki Caffè Tommaseo olacak. Grande Kanalı’nın ötesinde, her tadanı kendine hayran bırakan kek, hamur işleri ve çikolata çeşitlerinin sergilendiği Pasticceria La Bomboniera mutlaka gidilmesi gereken yerlerden biri. Antico Caffè Torinese‘nin zengin iç mekanının eski bir okyanus gemisine benzediğini düşünüyorsanız bunun nedeni, tasarımcının günlük işinin bu olmasıymış. Gündüzleri Presnitz (fındık, kuş üzümü ve romla doldurulmuş spiral Triestine yöresel hamur işi) ve çörek benzeri Pinza satan bu pastane, geceleri kokteyller için zarif bir fon oluşturuyor.