Güney Kore Macerası
2019: Uzak Doğu’ya Yolculuk ve Güney Kore’de Bir Değişim Hikayesi
Uzak Doğu hakkında hiçbir fikrim yokken, 2019 yılında tamamen içimden gelen bir “Neden olmasın?” sorusuyla kendimi 6 aylığına değişim öğrencisi olarak Güney Kore’de buldum. Bu macera, hayatımda derin izler bırakan pek çok anıyla doluydu. Oldukça farklı ve ilginç bir kültürü tanıdım, yeni arkadaşlıklar edindim ve belki de en önemlisi, “istikametburasi” konsepti bu süreçte hayat buldu.
Hepimiz biliyoruz ki ülkemizde Güney Kore’ye duyulan hayranlık epey yüksek. Kore dizilerinden K-pop’a kadar pek çok alanda bu ilgi her geçen gün artıyor. Ancak benim hikâyem biraz farklıydı. Kore’ye karşı bir hayranlık bir yana, bir gün gidip görmek isteyip istemediğimi bile hiç düşünmemiştim. O dönemde odak noktam tamamen Avrupa’yı keşfetmekti. Gerçekten de Uzak Doğu, adı gibi “uzak” bir yerdi benim için.
Üniversitedeki arkadaşlarımla hala konuştuğumuzda, bu kararı nasıl ve neden verdiğimi kimse çözemiyor. Ama bir şekilde kendimi Güney Kore’nin prestijli okullarından biri olan KAIST (Korea Advanced Institute of Science and Technology) öğrencisi olarak buldum.
Kore’de İlk Günlerim: Bir Turistten Fazlası Olmak
Seoul Havalimanı’na indiğimde, tabelalardaki yazıları gördüğüm anı hiç unutmuyorum. Harflerin okunuşu hakkında hiçbir fikrim yoktu ve bu tanımsızlık hem bir stres hem de tarifsiz bir heyecan dalgasını beraberinde getirdi. “Ben burada ne yapıyorum?” diye kendi kendime sorguladığım an, bu yeni maceranın gerçekliğiyle yüzleştiğim andı.
Seoul’un sokaklarında dolaşırken, modern mimariye sahip gökdelenlerin tarihi tapınaklarla yan yana durduğu o büyüleyici atmosfer, adeta beni içine çekmişti. İlk günlerde, bu deneyim bana bir turist gibi hissettirdi. Sanki 1 hafta sonra ülkeme dönecekmişim gibi düşünüyordum. Ancak bu sadece başlangıçtı.
Kampüs Hayatı: KAIST’te Bir Yabancı
KAIST’teki ilk günlerim, hayatımın en ilginç deneyimlerinden biriydi. Korelilerin akademik başarıya verdikleri önem, kampüsün yüksek teknolojiyle donatılmış yapısı ve öğrencilerin çalışma disiplini beni hem etkiledi hem de şaşırttı. Fakat ilk başlarda bir zorluk vardı: sınıfta yalnızca yabancı öğrenci bendim ve Koreli öğrencilerle iletişim kurmak sandığımdan daha zor oldu. Koreliler genelde oldukça yardımsever insanlar olsa da üniversite ortamında yabancılarla kaynaşma konusunda daha mesafeli bir tutum sergiliyorlardı.
Bu zorluklar zamanla etkinlikler, spor aktiviteleri ve sosyal organizasyonlar sayesinde hafifledi. Yeni arkadaşlıklar kurdukça, Kore’nin günlük hayatına ve kültürüne daha fazla dahil olmaya başladım. Şehrin sokaklarını keşfetmek, Kore mutfağını öğrenmeye çalışmak ve yerel ritüellere katılmak, bu 6 aylık deneyimi eşsiz bir hale getirdi.
Devam eden günlerde, “istikametburasi” fikrinin nasıl şekillendiğini ve Güney Kore’nin bende bıraktığı izleri anlatacağım. Bu deneyim, sadece bir değişim programı değil, aynı zamanda hayata farklı bir pencereden bakmamı sağlayan bir yolculuktu😊
Daejeon: Kampüse İlk Adım ve İlk Günlerin Heyecanı
Ne zaman ki üniversitemin bulunduğu şehir olan Daejeon’a ulaştım ve KAIST’in kampüsünü gördüm, o anda içimde birbirine karışan duyguların farkına vardım. Endişe, biraz korku ama en çok da heyecan ve stres… Yepyeni bir dünyanın kapılarını aralamıştım ve neyle karşılaşacağımı hiç bilmiyordum.
Odama yerleşip ilk kez dışarı çıktığım gün, her anı o kadar net bir şekilde hafızama kazındı ki, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala o hissiyatı çok canlı bir şekilde hatırlıyorum. Kampüste benim gibi dünyanın dört bir yanından gelen pek çok öğrenci vardı. Ancak aramızda bir fark vardı: Onlar genelde arkadaşlarıyla veya tanıdıklarıyla gelmişlerdi.
Çoğunlukla grup halinde dolaşan bu insanları gördükçe, tanışmak için aralarına katılma fikri çok cazip gelmedi. Aslında bu durum biraz da kişisel bir alışkanlığımla ilgili. Hiç tanımadığım bir grubun içine girip hemen arkadaş olmaya çalışmak pek bana göre değildir😅
İlk Günlerin Sessizliği
Bu yüzden ilk üç günümü kampüsü keşfetmek ve bol bol düşünmekle geçirdim. Daejeon’un sakin sokaklarında yürürken ve kampüsün modern atmosferini incelerken, bir yandan da sık sık kendime şu soruyu soruyordum: “Burada ne yapıyorum? Neden bu kadar uzaktayım?”
Kore’ye dair hiçbir fikrim olmadığı gibi, çevremde de bu kültürü tanıyabileceğim ya da benimle aynı heyecanı paylaşabilecek biri yok gibiydi. Bu yalnızlık duygusu, kısa süreliğine de olsa sorgulamalara ve içe kapanıklığa neden oldu.
Tek Umut: Derslerin Başlaması
Tek umudum, derslerin başlamasıyla sınıfımdaki insanlarla tanışmak ve güzel bir arkadaş grubu kurmaktı. Yeni bir kültürün içinde, tamamen yabancı bir ortamda sosyalleşme zorluğunu aşmak kolay görünmüyordu ama bu durumun uzun sürmeyeceğini umarak kendime zaman tanıdım.
Bu ilk günler, bir nevi kendi içime dönüp yeni bir ortama alışma sürecimin başlangıcı oldu. O anlarda zor gibi görünse de, bu sessizlik ve yalnızlık, aslında kendimi tanımam için büyük bir fırsattı. Devam eden günlerde, hem Kore’nin hem de KAIST’in hayatımda nasıl büyük bir yer edindiğini keşfetmeye başlayacaktım😊
Dersler başladığında, hayal ettiğim ortamdan oldukça farklı bir tabloyla karşılaştım. Üç dersimin de sınıflarında tek yabancı öğrenci bendim ve Koreli öğrencilerin benimle iletişim kurmak gibi bir niyetleri pek yok gibiydi. Ancak yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına şunu belirtmek isterim: Kore halkı gerçekten çok yardımsever ve saygılı bir topluluk. Yolda birine soru sorduğunuzda ya da yardım istediğinizde, ellerinden gelenin en iyisini yaparak size yardımcı olurlar. Temizlik ve saygı konusunda da oldukça dikkatlidirler. Bu özellikler Kore halkı hakkında sıkça konuşulur ve gerçekten de doğrudur. Ancak, üniversite ortamında işler biraz farklı işliyordu. Türkiye’de bir yabancı öğrenciye gösterilen ilgi ve kaynaştırma çabası burada tam tersi bir durum sergiliyordu.
Bu durumu sadece kendi deneyimime dayanarak söylemiyorum; üniversitemdeki diğer yabancı öğrenciler ve diğer şehirlerdeki arkadaşlarımın da ortak şikâyeti buydu. Yine de bu, benim için büyük bir problem değildi. Kısa süre içinde düzenlenen spor etkinlikleri ve kaynaştırma organizasyonları sayesinde birçok arkadaş edindim. Ancak özellikle ilk haftalar oldukça zorlayıcıydı. Hiç tanımadığım bir kültürün içinde var olmaya çalışırken, sınıfta konuşabileceğim tek bir kişi bile olmaması beni çok yalnız hissettirdi. Her ders çıkışı ailemi ve arkadaşlarımı arayıp, “Neden buraya geldim? Neden beni durdurmadınız?” gibi sitemlerde bulunuyordum.
Zamanla, Güney Kore’nin muhteşem şehirlerini keşfetmek, Daejeon’da akşam eğlencelerine katılmak ve yemek kültürüne alışmaya çalışmak derken 6 ayın nasıl geçtiğini anlamadım. Bu arada, merak edenler için; tüm derslerimi başarıyla geçtim! 😊
İlk Haftalardaki Pişmanlıktan Dönüşteki Hüznüme
Dönüş zamanı yaklaştıkça içimi bir hüzün kaplamaya başladı. İlk haftalarda her gün neden geldiğimi sorgularken, 6 ayın sonunda dönecek olmaktan dolayı neredeyse ağlayacak hale gelmiştim. Bu değişim, benim için oldukça anlamlı ve öğretici bir süreçti. Güney Kore’de geçirdiğim bu zaman, hem kendimi daha iyi tanımamı sağladı hem de hayatım boyunca unutamayacağım dostluklar kazandırdı. Birbirinden güzel şehirlerini keşfetmek, geleneksel lezzetlerini denemek ve farklı bir kültürü deneyimlemek paha biçilemezdi.
Bugün biri bana hayatımdaki “İyi ki’lerin” neler olduğunu sorsa, kesinlikle ilk üçe Güney Kore’de yaptığım Exchange girer.
istikametburasi: Güney Kore’de Başlayan Bir Serüven
Peki, bu deneyim “İstikamet Burasi” ile nasıl kesişti? Güney Kore’ye gitmeden hemen önce, Instagram sayfamı Avrupa’da gezdiğim yerlerin fotoğraflarını ve bilgilerini paylaşmak için açmıştım. Ancak o dönemde sayfaya pek de önem vermiyordum; daha çok anılarımı biriktireceğim bir platform olarak düşünüyordum. Ne zaman ki Busan’da bir Budist tapınağına gittim ve bir fotoğraf paylaştım, işte her şey o anda değişti. Fotoğraf, birkaç saat içinde binlerce beğeni aldı. O sırada yalnızca 400 civarında takipçim vardı ama Instagram’a her girdiğimde yeni beğeniler geliyordu. Şaşkınlık ve mutluluk arasında gidip gelirken, bir anda mesaj kutum hakaret dolu mesajlarla dolmaya başladı. Tapınağın fotoğrafını paylaştığım için bazı kişilerden şikayet ve hakaret mesajları alıyordum. Kısa bir süre sonra Instagram, aşırı şikayetten dolayı fotoğrafı kaldırdı 😊
Bu olay, başta garip bir şekilde moral bozucu olsa da, aynı zamanda bana ilham verdi. İnsanların dünyayı gerçekten merak ettiğini ve bu merakı paylaşmanın ne kadar keyifli olabileceğini fark ettim. İşte tam da bu motivasyonla İstikamet Burasi serüveni gerçek anlamda başlamış oldu.
Sonuç: Hayata Değer Katan Bir Deneyim
Güney Kore’de geçirdiğim 6 ay, sadece akademik ve kişisel gelişimime değil, aynı zamanda yeni bir dünyanın kapılarını aralamama da vesile oldu. Bugün, İstikamet Burasi sayesinde sadece anılarımı biriktirmiyor, aynı zamanda başkalarına ilham vermek ve dünyanın dört bir yanını keşfetmeye teşvik etmek için bir platform sunuyorum. Eğer siz de bir gün benzer bir fırsatla karşılaşırsanız, “Neden yapmayayım ki?” diyerek yola çıkmanızı tüm içtenliğimle tavsiye ederim😊
Dönüş zamanı yaklaştıkça üzülmeye, hiç geri dönmek istemediğimi daha ağır bir şekilde hissetmeye başladım. İlk haftalarımda her gün neden geldiğimi sorgularken, 6 ay sonrasında döneceğim için neredeyse ağlayacak olmanın değişimi çok ilginç gelmişti bana.
Sonuç olarak, beni ben yapan pek çok deneyimi kazandığım, kendimi çok daha iyi tanıdığım, muhteşem arkadaşlıkları kazandığım, birbirinden güzel pek çok şehrini ve yemeğini denediğim şahane bir 6 ay olmuştu.
Bugün sorsanız hayatındaki “iyi kilerin” neler diye, kesinlikle ilk 3′ te Güney Kore’de yaptığım Exchange olur.
Peki istikametburasi tam olarak bunun neresinde derseniz de, ben Kore’ye gitmeden hemen önce sayfamı açmıştım ve Avrupa’da gezdiğim yerlerden fotoğraflar paylaşarak bilgiler yazıyordum. Güney Kore’ye gittikten sonra da orada gezerken paylaşımlar yapmaya başlamıştım. Fakat çok az paylaşım yapıp pek de önemsemiyordum, daha çok anılarımı biriktireceğim bir sayfa olarak düşünüyordum. Ne zaman ki Busan’da bir Budist Tapınağı’na gittim ve bir fotoğraf paylaştım, birkaç saat içerisinde fotoğraf binlerce beğeni aldı. O zaman takipçi sayım 400 civarıydı ama Instagram’a ne zaman girsem yeni beğeni geliyordu. Tabii ki çok şaşırmıştım ve bu mutluluk ile şaşkınlık arası yaşadığım duygu daha yeni gelmişken, Budist Tapınağı’nı ve hakkında bilgileri paylaştığım için hakaret ve şikayetler gelmeye başladı. Mesaj kutum beni takip etmeyen insanlardan gelen hakaret içerikli yazılarla dolmuştu 🙂 Zaten 2-3 gün sonra da aşırı şikayetten dolayı Instagram fotoğrafı kaldırmıştı 😂
Fakat bu olayın iyi tarafından bakacak olursak, gelen beğeni ve takip sayısı insanların gerçekten dünyayı merak ettiğini, gezdikçe paylaşmanın da keyifli olabileceğini hissettirdi ve istikametburasi serüvenine de tam olarak başlamış oldum.